11 Eylül 2015 Cuma

KİTAP NOTLARIM(SHOPENAUER)

·         Canlılar dünyasında en alt aşamalarında bile hayat ilkesi birlik ve  bütünlüktür. Birliğin çözüldüğü bütünlüğün sağıldığı noktada anlarız ki hayat orayı terk etmeye başlamıştır.
·         İnsan tabiatrn damima toplar. Çünkü o akıl sahibi varlıktır vr akıl daima birlik paşinde koşar. Ama aynı zamanda insan dağıtırda. O yeryüzü sakinleri arasındaki en büyük dağıtıcıdır ve dağıttıkları bugün olduğu gibi sonunda da kendisini dağıtır. Bugün insan maddi-fiziki hem de ruhi-manevi yapısı bakımından önüne geçilmeyen bir dağılmaya maruzdur.
·         Bir yanda zenginleşen deneyim ve daha keskinleşmiş bir düşünce bilimlerin daha keskin ayrımı öte yandan devletlerin daha karmaşık çarkları sınıfların ve işlerin daha sert bir farklılaşması insan doğasının iç birliği de koptu. Mahvedici bir kavga onun uyumlu güçlerini ikiye böldü.
·         Zamanını temposu hızlanıyor mekanda iki nokta arasındaki mesafeler daralıyor hayatın nabzı, dünyanın tahammül sınırının önüne geçiyor. Çünkü dünyanın dünya olarak kalmasının en başta şartı zamanın ağının içinde tutsak olarak kalmasının yanısıra onun sakinlerine ve en başta  insana zamanın göz açtırmaması, gözlerinin önüne kurşundan bir mahmurluk oalrak çökmesidir. Fakat yinede insan bu tutsaklığı aşmaya yazgılıdır. Ama şimdi olduğu gibi zamanı zaman olmaktan çıkararak değil
·         Yapıp ettiklerinin meyvesi insanın önünde eskiden olduğundan çok daha çabuk beliriyor.  Heveslerin beyhudeliğini arzularının meyvesinin inkisardan başka birşeye gebe olamadığını görmek daha kolay.
·         Bir şeyin sahtesi gerçeğinin en büyük düşmanıdır.
·         Ahmaklar için yazanlar karşılarında her zaman geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar. Okumayı sınırlamaya dikkat edin ve okumak için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zaman ve ülkelerin büyük kafalarının eserlerine tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukardan seyreder.
·         Aslına bakılırsa hayatın bize sunduğu ıstırap ve can sıkıntısı arasında az veya çok şiddetli salınımdır. Bunun sebebi bu iki kutuptan her birinin değeri için çift yönlü harici ya da nesnel, deruni ya da öznel bir çatışmayı içinde barındırmasıdır. Haricen ihtiyaç içinde bulunmak ve yoksunluk ıstırap üretir; buna karşılık eğer bir insan sahip olması gerekenden daha fazlasına sahipse bu seferde yakasını can sıkıntısına kaptırır. Dolayısıyla aşağı sınıftakiler günlerini ihtiyaçları tedarik için sürekli bir mücadele ile geçirirken yüksek sınıflar can sıkıntısı biteviye ve çok kere umutsuz bir savaş halindedir.
·         Bir insan zihinsel bakımından sefil ve bayağı olduğu derecede topluluğa karışabilir.
·         Kağıt oyunları dünyaya ve iş hayatına bir hazırlık olabilir. Çünkü bir kimse böylelikle tesadüfi ama değiştirilemez koşulları nasıl zekice kullanılabileceğini ve bunlardan olabildiğince kazançlı çıkmasını öğretir ve bunu ypmak için bir insan bir miktar riyakar ve kötü bir işte nasıl iyi bir yüz takınabileceğini öğrenmelidir. Fakat diğer yandan tam da bu sebeple ahlak bozucudur. Çünkü oyunun bütün amacı mümkün olan her yola her türlü hile ve aldatmaya başvurarak başkasına ait olanı kazanmaktır.
·         Dünya sefalet ve ıstırapla doludur ve eğer bir insan bunlardan yakasını kurtarırsa bilsin ki can sıkıntısı her köşe başında pusuda beklemektedir.
·         Kişisel rahata erişmeye adanmış bir hayat genişlemesine genişleyecek ama asla derinleşmeyecek bir hayattır.
·         Zevkini kendi dışındaki şeylerden arayan bir insan onalrı kaybettiğinde hayal kırıklığına uğrar vemutluluğun temeli çöker.
·         Ahlaki erdemlerimiz esas itibariyle başkalarının yararınadır ama düşünsel erdemlermizden öncelikle biz kendimiz yararlanırız.
·         “Ruh zenginliği yegane hakiki zenginliktir. Çünkü diğer bütün zenginlikler beraberinde daha büyük dert ve bela getirir.” Lukainanos
·         Her insanın serbest zamanın kendisinin efendisidir.
·         İnsanlar kural olarak boş zamandan çabuk yorgun düşerler ve onu dolduracak hayali ve zoraki hedefler her türden oyun eğlence ve hobi yok ise boş zamandan çok geçmeden bir yük hatta neticede büyük bir bela haline gelir.
·         Cehalet ancak zenginlikle bir arada bulunduğu zaman soysuzlaştırıcıdır.
·         Neredeyse bütün gün okuyan ve arada düşünmeksizin eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder, tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi.
·         Nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden hiç eksik olmayan bir yay sonunda esnekliğini kaybeder, başka bir kimsenin düşüncelerini sürekli olarak üzerinde bir baskı yahut tazyik unsuru olarak varlığını koruyan bir unsur olarak varlığını koruyan bir zihin de körelir, keskinliğini kaybeder.
·         Eğer bir kimse daha sonra üzerinde durup düşünmeksizin sürekli okursa okudukları kök salmaz, büyük bölümü kaybolur.
·         İnsanlar bütün zamanların en iyisi olanı okumak yerine hep en yeninin peşine düştükleriinden yazarlar kendi dönemlerinde şöyle ya da böyle egemen olan fikirlerin dar alanına sıkışıp kalırlar ve bu yüzden dönemin kendi bataklığı içinde biteviye çırpınıp durur.
·         Zaman zaman neredeyse salgın halinde yaygın olarak okunan herhangi bir kitabı sırf bu yüzden okumaktan ısrarla uzak durmak gerekir.
·         Bayağı kafa ne kadar da diğerleine benziyor. Nasıl da aynı tazgahtan çıkmışcasına tek biçimli. Benzer koşullar altında hep aynı düşünür görüş ayrılığı taşımazlar. Bu nedenle görüşler bu kadar şahsi, bayğı ve sınırlı.
·         Bir kütüphane çk geniş olabilir. Fakat eğer düzensiz ise küçük ama denli bir kütüphane kadar kullanışlı ve yararlı değildir. Benzer şekilde bir insan çok büyük bir bilgi yığınına sahip olabilir. Fakat kendi kendisi üzerinde düşünerek bu bilgiyi gerektiği gibi işlememişse üzerinde tekrar tekrar ve uzun uzadıya düşünülmüş çok daha küçük bir bilgi miktarındandaha kıymetsizdir. Çünkü insan ancak dört bir taraftan toğladığı bilgiyi bir araya getirip bildiği şeyleri bir doğruyu diğeriyle mukayese ederek terkip haline getirdiği zaman ona tamamen hakim ve onu kendi gücüne , melekesine dönüştürür.
·         Düşünme tıpkı bir ateş gibi bir cereyanla yahut hava akımıyla tutuşturulmalı ve konuya duyulan bir ilgi ile beslenmelidir.
·         Bir insan düşünmek istemezse bunun en güvenli yolu her ne zaman yapacak başka bir şeyi olmasa eline bir kitap alarak okumasıdır.
·         Kendi kendissine düşünmesini öğrenmiş bir insan kendi kanaatlerini kendi oluşturur, otoritelere ancak daha sonra başvurur, başvurularında amacı sadece kendi görüşlerini onlara teyit ettirmek ve böylelikle kendine olan inanacını güçlendirmektir. Halbuki kitap filozofu yola bu otoriteleri koltuğunun altına almadan yola çıkmaz. Başka insanların kitaplarını okur, onların kanaatlerini toplar ve böylelikle kendisi mahiyetine ve teşkkülüne akıl erdiremediğimiz bir robota benzer. Buna mukabil kendi kendine düşünmesini öprenmiş insan, tabiatın vücuda getirdiğine benzer kanlı canlı insanlara benzer. Çünkü eser tıpkı bir insan gibi vücut bulur. Düşünen kafa dışarıdan gebe kalır ve daha sonra onu rahminde taşır ve zamanı geldiğinde doğurur.
·         Fevkalade nadir ve yüksek yaratılışa sahip kimselerin din bilim veya sanat adı altında dünyaya getirdikleri herşey bütün çoğunluk tarafından hiç vakit kaybedilmeksizin kendi bayağı amaçları için birer araç oalrak kullanılacaktır, çünkü çoğu durumda onlar bunları kendi maskeleri haline getirecektir.
·         Bir flozofun düşüncelerini incelemek yerine hayat hikayesini okuyarak onu anlamaya çalışanlar, bir resmin kendisini göz ardı edip çerçevesinin biçim ve üslubuna dikkat kesilenlerle ahşabın iyi oyulup oyulmadığını yaldızının kaça mal olduğunu tartışanlara benzerler.
·         Dehayı hiçbir ödül onama takdir veya anlaşılma beklentisiiçerisinde olmasının eserini tamamlmaya ve yalnızlık içinde kendi şahsi refah ve mutluluğuyla ilgili her türlü mülahazayı bir tarafa bırakacak tebet getirebildiğince en büyük çabayı ve üretkenliği eserine adamaya sevk eder. Bu içgüdü böyle ortaya çıkar.
·         Bence modern çağın en büyük yanlışlarından biri insalnlara önce bir işi gösterip sonra onu sevmeleri için çaba sarf etmektir. Oysa işi sevdirmek yerine onlara sevdikleri işi yaptırmak gerekir. Sevdiği işi yapanlar insaniyet adına üretmeye ortak kimliğe katkı sağlamaya daha yatkındır. Yaptığı işi sevmeden yapan kişi sırf tüketmek için üretiyor demektir.
·         Yalnızca merak giderici ne kadar lüzumsuz bilgiye sahibiz bir düşünün.
·         Fakirliğe tahammül zenginliğin nimetine şükürden daha kolaydır.
·         “Allah az verip bezdirmesin, çok verip azdırmasın.”
·         BEN RECADAN SEN DE CEFADAN EL ÇEK.
·         VER AKLIMI AL AŞKINI EY MELEK
·         BEYHUDEDİR SENDEN İHSAN BEKLEMEK
·         MERDE KALDI AHU PEYMANELERİN
·         Bütünün düzeni hiç bir zaman toplumun tek tek üyelerinin, bütün karşısında önemsiz olan yan kaygılar ya da ihtiyaçları nedeniyle sarsılmamalıydı.
·         Karadan ayağını kesmemiş olana kaptanın bir yararı olmaz.
·         Bir şeyi usataca korumayı bilen aynı zamanda sakladığı şeyi ustaca çalabilendir.
·         Kimse gönüllü yöneticilik etmek, başkalarının dertleriyle uğraşmak, bunları gidermek istemez. Bu nedenle yöneticiliğe razı olanlara ya ücret ya da şeref verilmeli, yöneticiliğe yanaşmayanlara da ceza verilmelidir.
·         Bir insan için en büyük ceza yönetici olmayı reddettiğinde daha kötü birinin yönetimine girmektir.
·         “Mezar kapağı içeriden açlmaz.”Victor HUGO
·         Bize şikayet etmek değil idare etmek yaraşır.
·         Felsefeciler içini önü ardı boş işlerle uğraşan vesveciler takımı.
·         Bahaddin Veled Sultana Moğolları anlatırken:
·         Ömür boyunca bedenlerinin rahatlarını aramaya alışkın almadıklarından hiçbir tabiat şartından yılmazlar.
·         Akıl ve yürek birbirinin yoldaşı olmazsa düşmanı olur.
·         Devletin nizam ve kanunlarına uymak yani ulul-emre itaat farzdır.
·         Bazı şeyler yavanlaştığında bizim için sıkıntı ve utanç verici olduğunda, artık yeterince mutlu etmediğinde, onları inkar etmeye başlarız;fakat aradığımız cevaplar hep ondadır.
·         Sen bomboş bir kova gibi olmadıkça akan çeşmenin tam altında durmuşsun ne fayda
·         Manevi  ilim üç şey ile elde edilir:
·         Zikreden dil
·         Şükreden kalp
·         Sabreden ten
·         İlimsiz vücud susuz şehre benzer, kuru bir kalıptır. Vücudu ahlakla susamalı ve süslemelidir.
·         Hekim hastanın başına vardığında hasta ilaç içmekten bıkmış şerbet içmek istiyorsa hekim ilacı şerbete karıştırarak verir.
·         Her ne kadar doğal korku bütün herkes için geçerli olsa da bir erkek onun görülmesine izin vermeyerek cesur olabilir ve cesareti oluşturan şey de budur.
·         Gelecek, içinde yaşanılan an ile kıyaslandığında henüz sadece düşüncede varolmasından ötürü, bir hiç mertebesindedir ve savurganlık şimdiki anla hayvanlara özgü bir sınırlılıktan kaynaklanır.
·         Savurganlık sadece sefalete değil fakat aynı zamanda suça da sürükler ve paralı sınıflar arasındaki suçlar her zaman savurganlığın neticesidir.
·         Neden yaşayan her şeyin varoluşunun cezasını önce yaşayarak sonra ölerek ödemek zorunda olduğunu idrak edeceğiz.
·         Bir insanın tek bir karakteristik eyleminden de onun karakterinin doğru bir bilgisine ulaşabiliriz. Önemli şeylerde insanlar daha dikkatli ve ihtiyatlıdırlar. Halbuki sıradan öenmsiz şeylerde çok fazla düşünmeksizin kendi doğal eğilimlerini takip ederler.
·         Kişinin ahlaken ıslah edilmesi gerçekte mümkün olan bir şey değildir, mümkün olan kişiyi korku sayesinde o eylemi bir daha işlemekten caydırmaktır sadece. Cezalandırmanın görünürdeki sertliği gerçeğini aşmalıdır. Fakat hücre cezası aksi netice doğurur. Onun büyük bir sertliği yoktur ve daha önce başından geçmemeiş kişi onu kestiremez.
·         İdamı kaldırmak isteyenler şuna cavep vermelidir:
·         “Önce dünyadan cinayeti kaldırın, ardından idam cezası onu takip edecektir.”
·         Kuvvet asla yok edilemez ve fiilen dünyada kaldırılamaz onun her zaman yeri olacaktır. İsteyip talep edeceğimizin tamamı onun her zaman hakkın yanında yer alması ve onunla birlikte olmalıdır.
·         Genel olarak insanlar mevcut tapılarında sadece maddi güce saygı duyarlar ve sadece ondan etkilenirler.
·         Tek başına maddi güç yeterlidir; fakat böyle bir güç nihayetinde cehalet, ahmaklık ve haksızlık birlikte anılan kitlelerde bulunur. O halde bu güç şartlar altında devlet adamının ana hedefi maddi gücü akla ve zihinsel üstünlüğe boyun eğdirmek ve onu bunların hizmetine sokmaktır.
·         Cumhuriyetin özel ve kendi özüyle gelişen mahzum bu yönetim tarzında yetenekli, üstün zeka sahibi kimselerin yüksek konumlara ulaşmasının ve dolayısıyla siyasi nüfuza sahip olmasının krallık yönetşmşnde olduğundan daha güç olmasının kaçınılmazlığıdır.çünkü her zaman ve her yerde bütün koşullarda dar kafalı kıt akıllı, bayağı ruhlu kimseler üstün zeka sahiibi insanlara karşı derhal ya da içgüdüsel olarak birleşip ittifak oluştururlarve onları doğal düşmanları olarak  görürler onları bir araya getirip birbirlerine böylesine sıkı sıkıya kenetleyen şey bu tür insanlardan duydukları korkudur.
·         Cumhuriyet idareleri düşünce ürünüdürler, doğaya aykırı ve sunidirler. Bu yüzden bütün dünya tarihlerinde ancak nadir istisnalar olarak ortaya çıkarlar.
·         Cumhuriyetler kolay kurulur ama zor ayakta tutulur; halbuki monarşilerde tam tersidir.
·         Eskiden insanlar dünyanın günahlarından acı duyarken şimdi dünya borçları karşısında ümitsizliğe düşmektedirler. Nasıl ki eskiden kıyamet günü hakkında tahminde bulunuyorlarsa şimdi de er geç vuku bulacak olan devletlerin topyekün iflası hakkında kehanette bulunmaktadırlar. Ne var ki gönül rahatlığı içinde kendilerinin bunu görmeyeceğini umut etmektedirler.
·         Dinleme günleri yerine saatleri olsun.
·         İnsan nisyan içinde bulunduğuyla ünsiyet kurandır. Ve o nisyanıyla ünsiyet kurabildiği kadarıyla insandır. Ünsiyet düşünceyle kurulur ve düşünce ünsiyet içinde filizlernir. Ünsiyetin olmadığı yerde düşünce kök salmaz.(nisyan:unutma,ünsiyet:alışkanlık,dostluk)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder