·
Canlılar dünyasında en alt aşamalarında bile
hayat ilkesi birlik ve bütünlüktür.
Birliğin çözüldüğü bütünlüğün sağıldığı noktada anlarız ki hayat orayı terk
etmeye başlamıştır.
·
İnsan tabiatrn damima toplar. Çünkü o akıl
sahibi varlıktır vr akıl daima birlik paşinde koşar. Ama aynı zamanda insan
dağıtırda. O yeryüzü sakinleri arasındaki en büyük dağıtıcıdır ve dağıttıkları
bugün olduğu gibi sonunda da kendisini dağıtır. Bugün insan maddi-fiziki hem de
ruhi-manevi yapısı bakımından önüne geçilmeyen bir dağılmaya maruzdur.
·
Bir yanda zenginleşen deneyim ve daha
keskinleşmiş bir düşünce bilimlerin daha keskin ayrımı öte yandan devletlerin
daha karmaşık çarkları sınıfların ve işlerin daha sert bir farklılaşması insan
doğasının iç birliği de koptu. Mahvedici bir kavga onun uyumlu güçlerini ikiye
böldü.
·
Zamanını temposu hızlanıyor mekanda iki nokta
arasındaki mesafeler daralıyor hayatın nabzı, dünyanın tahammül sınırının önüne
geçiyor. Çünkü dünyanın dünya olarak kalmasının en başta şartı zamanın ağının
içinde tutsak olarak kalmasının yanısıra onun sakinlerine ve en başta insana zamanın göz açtırmaması, gözlerinin
önüne kurşundan bir mahmurluk oalrak çökmesidir. Fakat yinede insan bu
tutsaklığı aşmaya yazgılıdır. Ama şimdi olduğu gibi zamanı zaman olmaktan
çıkararak değil
·
Yapıp ettiklerinin meyvesi insanın önünde
eskiden olduğundan çok daha çabuk beliriyor.
Heveslerin beyhudeliğini arzularının meyvesinin inkisardan başka birşeye
gebe olamadığını görmek daha kolay.
·
Bir şeyin sahtesi gerçeğinin en büyük
düşmanıdır.
·
Ahmaklar için yazanlar karşılarında her zaman
geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar. Okumayı sınırlamaya dikkat edin ve okumak
için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zaman ve ülkelerin büyük
kafalarının eserlerine tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukardan
seyreder.
·
Aslına bakılırsa hayatın bize sunduğu ıstırap ve
can sıkıntısı arasında az veya çok şiddetli salınımdır. Bunun sebebi bu iki
kutuptan her birinin değeri için çift yönlü harici ya da nesnel, deruni ya da
öznel bir çatışmayı içinde barındırmasıdır. Haricen ihtiyaç içinde bulunmak ve
yoksunluk ıstırap üretir; buna karşılık eğer bir insan sahip olması gerekenden
daha fazlasına sahipse bu seferde yakasını can sıkıntısına kaptırır. Dolayısıyla
aşağı sınıftakiler günlerini ihtiyaçları tedarik için sürekli bir mücadele ile
geçirirken yüksek sınıflar can sıkıntısı biteviye ve çok kere umutsuz bir savaş
halindedir.
·
Bir insan zihinsel bakımından sefil ve bayağı
olduğu derecede topluluğa karışabilir.
·
Kağıt oyunları dünyaya ve iş hayatına bir
hazırlık olabilir. Çünkü bir kimse böylelikle tesadüfi ama değiştirilemez
koşulları nasıl zekice kullanılabileceğini ve bunlardan olabildiğince kazançlı
çıkmasını öğretir ve bunu ypmak için bir insan bir miktar riyakar ve kötü bir
işte nasıl iyi bir yüz takınabileceğini öğrenmelidir. Fakat diğer yandan tam da
bu sebeple ahlak bozucudur. Çünkü oyunun bütün amacı mümkün olan her yola her
türlü hile ve aldatmaya başvurarak başkasına ait olanı kazanmaktır.
·
Dünya sefalet ve ıstırapla doludur ve eğer bir
insan bunlardan yakasını kurtarırsa bilsin ki can sıkıntısı her köşe başında
pusuda beklemektedir.
·
Kişisel rahata erişmeye adanmış bir hayat
genişlemesine genişleyecek ama asla derinleşmeyecek bir hayattır.
·
Zevkini kendi dışındaki şeylerden arayan bir
insan onalrı kaybettiğinde hayal kırıklığına uğrar vemutluluğun temeli çöker.
·
Ahlaki erdemlerimiz esas itibariyle başkalarının
yararınadır ama düşünsel erdemlermizden öncelikle biz kendimiz yararlanırız.
·
“Ruh zenginliği yegane hakiki zenginliktir.
Çünkü diğer bütün zenginlikler beraberinde daha büyük dert ve bela getirir.”
Lukainanos
·
Her insanın serbest zamanın kendisinin
efendisidir.
·
İnsanlar kural olarak boş zamandan çabuk yorgun
düşerler ve onu dolduracak hayali ve zoraki hedefler her türden oyun eğlence ve
hobi yok ise boş zamandan çok geçmeden bir yük hatta neticede büyük bir bela
haline gelir.
·
Cehalet ancak zenginlikle bir arada bulunduğu
zaman soysuzlaştırıcıdır.
·
Neredeyse bütün gün okuyan ve arada
düşünmeksizin eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse yavaş yavaş
kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder, tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın
sonunda yürümeyi unutması gibi.
·
Nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden
hiç eksik olmayan bir yay sonunda esnekliğini kaybeder, başka bir kimsenin
düşüncelerini sürekli olarak üzerinde bir baskı yahut tazyik unsuru olarak
varlığını koruyan bir unsur olarak varlığını koruyan bir zihin de körelir,
keskinliğini kaybeder.
·
Eğer bir kimse daha sonra üzerinde durup düşünmeksizin
sürekli okursa okudukları kök salmaz, büyük bölümü kaybolur.
·
İnsanlar bütün zamanların en iyisi olanı okumak
yerine hep en yeninin peşine düştükleriinden yazarlar kendi dönemlerinde şöyle
ya da böyle egemen olan fikirlerin dar alanına sıkışıp kalırlar ve bu yüzden
dönemin kendi bataklığı içinde biteviye çırpınıp durur.
·
Zaman zaman neredeyse salgın halinde yaygın
olarak okunan herhangi bir kitabı sırf bu yüzden okumaktan ısrarla uzak durmak
gerekir.
·
Bayağı kafa ne kadar da diğerleine benziyor.
Nasıl da aynı tazgahtan çıkmışcasına tek biçimli. Benzer koşullar altında hep
aynı düşünür görüş ayrılığı taşımazlar. Bu nedenle görüşler bu kadar şahsi,
bayğı ve sınırlı.
·
Bir kütüphane çk geniş olabilir. Fakat eğer
düzensiz ise küçük ama denli bir kütüphane kadar kullanışlı ve yararlı
değildir. Benzer şekilde bir insan çok büyük bir bilgi yığınına sahip olabilir.
Fakat kendi kendisi üzerinde düşünerek bu bilgiyi gerektiği gibi işlememişse
üzerinde tekrar tekrar ve uzun uzadıya düşünülmüş çok daha küçük bir bilgi
miktarındandaha kıymetsizdir. Çünkü insan ancak dört bir taraftan toğladığı
bilgiyi bir araya getirip bildiği şeyleri bir doğruyu diğeriyle mukayese ederek
terkip haline getirdiği zaman ona tamamen hakim ve onu kendi gücüne ,
melekesine dönüştürür.
·
Düşünme tıpkı bir ateş gibi bir cereyanla yahut
hava akımıyla tutuşturulmalı ve konuya duyulan bir ilgi ile beslenmelidir.
·
Bir insan düşünmek istemezse bunun en güvenli
yolu her ne zaman yapacak başka bir şeyi olmasa eline bir kitap alarak
okumasıdır.
·
Kendi kendissine düşünmesini öğrenmiş bir insan
kendi kanaatlerini kendi oluşturur, otoritelere ancak daha sonra başvurur,
başvurularında amacı sadece kendi görüşlerini onlara teyit ettirmek ve
böylelikle kendine olan inanacını güçlendirmektir. Halbuki kitap filozofu yola
bu otoriteleri koltuğunun altına almadan yola çıkmaz. Başka insanların
kitaplarını okur, onların kanaatlerini toplar ve böylelikle kendisi mahiyetine
ve teşkkülüne akıl erdiremediğimiz bir robota benzer. Buna mukabil kendi
kendine düşünmesini öprenmiş insan, tabiatın vücuda getirdiğine benzer kanlı
canlı insanlara benzer. Çünkü eser tıpkı bir insan gibi vücut bulur. Düşünen
kafa dışarıdan gebe kalır ve daha sonra onu rahminde taşır ve zamanı geldiğinde
doğurur.
·
Fevkalade nadir ve yüksek yaratılışa sahip
kimselerin din bilim veya sanat adı altında dünyaya getirdikleri herşey bütün
çoğunluk tarafından hiç vakit kaybedilmeksizin kendi bayağı amaçları için birer
araç oalrak kullanılacaktır, çünkü çoğu durumda onlar bunları kendi maskeleri
haline getirecektir.
·
Bir flozofun düşüncelerini incelemek yerine
hayat hikayesini okuyarak onu anlamaya çalışanlar, bir resmin kendisini göz
ardı edip çerçevesinin biçim ve üslubuna dikkat kesilenlerle ahşabın iyi oyulup
oyulmadığını yaldızının kaça mal olduğunu tartışanlara benzerler.
·
Dehayı hiçbir ödül onama takdir veya anlaşılma
beklentisiiçerisinde olmasının eserini tamamlmaya ve yalnızlık içinde kendi
şahsi refah ve mutluluğuyla ilgili her türlü mülahazayı bir tarafa bırakacak
tebet getirebildiğince en büyük çabayı ve üretkenliği eserine adamaya sevk
eder. Bu içgüdü böyle ortaya çıkar.
·
Bence modern çağın en büyük yanlışlarından biri
insalnlara önce bir işi gösterip sonra onu sevmeleri için çaba sarf etmektir.
Oysa işi sevdirmek yerine onlara sevdikleri işi yaptırmak gerekir. Sevdiği işi
yapanlar insaniyet adına üretmeye ortak kimliğe katkı sağlamaya daha yatkındır.
Yaptığı işi sevmeden yapan kişi sırf tüketmek için üretiyor demektir.
·
Yalnızca merak giderici ne kadar lüzumsuz
bilgiye sahibiz bir düşünün.
·
Fakirliğe tahammül zenginliğin nimetine şükürden
daha kolaydır.
·
“Allah az verip bezdirmesin, çok verip
azdırmasın.”
·
BEN RECADAN SEN DE CEFADAN EL ÇEK.
·
VER AKLIMI AL AŞKINI EY MELEK
·
BEYHUDEDİR SENDEN İHSAN BEKLEMEK
·
MERDE KALDI AHU PEYMANELERİN
·
Bütünün düzeni hiç bir zaman toplumun tek tek
üyelerinin, bütün karşısında önemsiz olan yan kaygılar ya da ihtiyaçları
nedeniyle sarsılmamalıydı.
·
Karadan ayağını kesmemiş olana kaptanın bir
yararı olmaz.
·
Bir şeyi usataca korumayı bilen aynı zamanda
sakladığı şeyi ustaca çalabilendir.
·
Kimse gönüllü yöneticilik etmek, başkalarının
dertleriyle uğraşmak, bunları gidermek istemez. Bu nedenle yöneticiliğe razı
olanlara ya ücret ya da şeref verilmeli, yöneticiliğe yanaşmayanlara da ceza
verilmelidir.
·
Bir insan için en büyük ceza yönetici olmayı
reddettiğinde daha kötü birinin yönetimine girmektir.
·
“Mezar kapağı içeriden açlmaz.”Victor HUGO
·
Bize şikayet etmek değil idare etmek yaraşır.
·
Felsefeciler içini önü ardı boş işlerle uğraşan
vesveciler takımı.
·
Bahaddin Veled Sultana Moğolları anlatırken:
·
Ömür boyunca bedenlerinin rahatlarını aramaya
alışkın almadıklarından hiçbir tabiat şartından yılmazlar.
·
Akıl ve yürek birbirinin yoldaşı olmazsa düşmanı
olur.
·
Devletin nizam ve kanunlarına uymak yani
ulul-emre itaat farzdır.
·
Bazı şeyler yavanlaştığında bizim için sıkıntı
ve utanç verici olduğunda, artık yeterince mutlu etmediğinde, onları inkar
etmeye başlarız;fakat aradığımız cevaplar hep ondadır.
·
Sen bomboş bir kova gibi olmadıkça akan çeşmenin
tam altında durmuşsun ne fayda
·
Manevi
ilim üç şey ile elde edilir:
·
Zikreden dil
·
Şükreden kalp
·
Sabreden ten
·
İlimsiz vücud susuz şehre benzer, kuru bir
kalıptır. Vücudu ahlakla susamalı ve süslemelidir.
·
Hekim hastanın başına vardığında hasta ilaç
içmekten bıkmış şerbet içmek istiyorsa hekim ilacı şerbete karıştırarak verir.
·
Her ne kadar doğal korku bütün herkes için
geçerli olsa da bir erkek onun görülmesine izin vermeyerek cesur olabilir ve
cesareti oluşturan şey de budur.
·
Gelecek, içinde yaşanılan an ile kıyaslandığında
henüz sadece düşüncede varolmasından ötürü, bir hiç mertebesindedir ve
savurganlık şimdiki anla hayvanlara özgü bir sınırlılıktan kaynaklanır.
·
Savurganlık sadece sefalete değil fakat aynı
zamanda suça da sürükler ve paralı sınıflar arasındaki suçlar her zaman
savurganlığın neticesidir.
·
Neden yaşayan her şeyin varoluşunun cezasını
önce yaşayarak sonra ölerek ödemek zorunda olduğunu idrak edeceğiz.
·
Bir insanın tek bir karakteristik eyleminden de
onun karakterinin doğru bir bilgisine ulaşabiliriz. Önemli şeylerde insanlar
daha dikkatli ve ihtiyatlıdırlar. Halbuki sıradan öenmsiz şeylerde çok fazla
düşünmeksizin kendi doğal eğilimlerini takip ederler.
·
Kişinin ahlaken ıslah edilmesi gerçekte mümkün
olan bir şey değildir, mümkün olan kişiyi korku sayesinde o eylemi bir daha
işlemekten caydırmaktır sadece. Cezalandırmanın görünürdeki sertliği gerçeğini
aşmalıdır. Fakat hücre cezası aksi netice doğurur. Onun büyük bir sertliği
yoktur ve daha önce başından geçmemeiş kişi onu kestiremez.
·
İdamı kaldırmak isteyenler şuna cavep
vermelidir:
·
“Önce dünyadan cinayeti kaldırın, ardından idam
cezası onu takip edecektir.”
·
Kuvvet asla yok edilemez ve fiilen dünyada
kaldırılamaz onun her zaman yeri olacaktır. İsteyip talep edeceğimizin tamamı
onun her zaman hakkın yanında yer alması ve onunla birlikte olmalıdır.
·
Genel olarak insanlar mevcut tapılarında sadece
maddi güce saygı duyarlar ve sadece ondan etkilenirler.
·
Tek başına maddi güç yeterlidir; fakat böyle bir
güç nihayetinde cehalet, ahmaklık ve haksızlık birlikte anılan kitlelerde
bulunur. O halde bu güç şartlar altında devlet adamının ana hedefi maddi gücü
akla ve zihinsel üstünlüğe boyun eğdirmek ve onu bunların hizmetine sokmaktır.
·
Cumhuriyetin özel ve kendi özüyle gelişen mahzum
bu yönetim tarzında yetenekli, üstün zeka sahibi kimselerin yüksek konumlara
ulaşmasının ve dolayısıyla siyasi nüfuza sahip olmasının krallık yönetşmşnde
olduğundan daha güç olmasının kaçınılmazlığıdır.çünkü her zaman ve her yerde
bütün koşullarda dar kafalı kıt akıllı, bayağı ruhlu kimseler üstün zeka
sahiibi insanlara karşı derhal ya da içgüdüsel olarak birleşip ittifak
oluştururlarve onları doğal düşmanları olarak
görürler onları bir araya getirip birbirlerine böylesine sıkı sıkıya
kenetleyen şey bu tür insanlardan duydukları korkudur.
·
Cumhuriyet idareleri düşünce ürünüdürler, doğaya
aykırı ve sunidirler. Bu yüzden bütün dünya tarihlerinde ancak nadir istisnalar
olarak ortaya çıkarlar.
·
Cumhuriyetler kolay kurulur ama zor ayakta
tutulur; halbuki monarşilerde tam tersidir.
·
Eskiden insanlar dünyanın günahlarından acı
duyarken şimdi dünya borçları karşısında ümitsizliğe düşmektedirler. Nasıl ki
eskiden kıyamet günü hakkında tahminde bulunuyorlarsa şimdi de er geç vuku
bulacak olan devletlerin topyekün iflası hakkında kehanette bulunmaktadırlar.
Ne var ki gönül rahatlığı içinde kendilerinin bunu görmeyeceğini umut
etmektedirler.
·
Dinleme günleri yerine saatleri olsun.
·
İnsan nisyan içinde bulunduğuyla ünsiyet
kurandır. Ve o nisyanıyla ünsiyet kurabildiği kadarıyla insandır. Ünsiyet
düşünceyle kurulur ve düşünce ünsiyet içinde filizlernir. Ünsiyetin olmadığı
yerde düşünce kök salmaz.(nisyan:unutma,ünsiyet:alışkanlık,dostluk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder